Köklerini 17. yüzyılda bulabileceğimiz, prenslerin, burjuvanın desteğiyle kiliseyle olan iktidar savaşını kazanmasıyla ortaya çıkan ve Fransız devrimiyle beraber kurumsallaşan modern devlet, II.Mahmut ile beraber Osmanlı’da da kendisine yer buldu. Bu sebeple kimilerine göre II. Mahmut Osmanlı devletinin ikinci kurucusu kabul edilir.
Modern devlet, klasik dönemdeki devletten bir çok yönden ayrışır. Klasik anlayışta devlet, bir siyasi hakimiyeti, egemen hanedanı ifade ediyordu. Tüzel kişiliğe sahip bir devlet, düşüncesi olmadığından devlet yönetici/hanedan ile özdeş haldeydi. Bu sebeple o devirde yaşayan insanların muhatabı tâbi olduğu yöneticisiydi.
Modern anlayışta ise devlet, şahıs ve hanedandan ayrıştırıldı. Siyasi hakimiyet kurumsallaşmış, devlet tüzel kişiliğe sahip olmuştu ve meşruiyetin kaynağı artık halktı. Eskiden tebaa olan halk artık vatandaş olmuştu.
Modern devlet birçok yeniliği beraberinde getirdi. Kamu hukuku önceki döneme nazaran büyük gelişme kaydetti. Bürokrasi büyüdü. Merkezileşmenin artmasının yanında taşrada devlet daha da hissedilir oldu. Taşrada devlet daireline asılan ilk padişah portresinin II. Mahmut’a ait olması bunun iyi bir örneğidir. Nitekim önceden sadece asayişi sağlayan devlet, artık eğitim, sağlık ve en son sosyal hizmetleri üstlendi.
Modern devletin, klasik devletten farkını en güzel anlatan örneklerden biri de günümüzde şehit taziyelerinde “Vatan sağolsun” denmesidir. Türk milleti lider merkezli bir geleneğe sahip olduğu için şehit taziyelerinde “Başın(Bey, Halife) sağolsun” denirdi. Fakat Artık muhatap olarak karşımızda tâbi olduğumuz bir yönetici değil, vatandaşı olduğumuz,tüzel kişiliğe sahip bir devlet olduğu için “Vatan (devlet) sağolsun” denmektedir.