PicsArt_03-08-07.25.59

     Dünya  Avrasya , Okyanusya ve Doğu Asya  olarak 3 devlete bölünmüştür.Bu süper güçlerin ele geçirmek için savaş verdiği birkaç tanede küçük sömürge devletler mevcuttur.Bu küçük devletler ele geçirilse bile büyük avantaj sağlamaz sadece savaş için bahane olarak kullanılmaktadırlar.Bu süper güç devletler hiçbir zaman birbirlerini yenemeyecek ve savaş sonsuza kadar devam edecektir.

     Okyanusya da çeşitli bakanlıklar bulunmaktadır.Doğruluk bakanlığı her gün düzenli olarak geçmişi yani bu günü de silip yeniden yazmaktadır. Sevgi bakanlığı işkenceden,barış bakanlığı savaştan sorumludur.Bolluk bakanlığı fakirliğin devamı için çalışmaktadır. Burası ‘’Parti’’ tarafından yönetilmektedir.Her yerde ‘’ Büyük Birader seni izliyor’’ pankartları asılıdır.

 Partinin sloganı:

PicsArt_03-08-07.21.20

     Güvenebileceğiniz hiç kimseniz yoktur,eşiniz, çocuklarınız, tanıdığınız herkes sizi bir gün büyük biradere ispiyonlayabilir. Tele ekranlarla,mikrofonlarla sürekli gözetim altında tutulan ,tek bir vücut hareketinizin bile sizin sonunuzu hazırlayabileceği  bir hayat anlatılmakta 1984’te.

     Okyanusya da yaşayan halk yönetenler,orta kesim yani yönetilenler ve proleterlerdir. Konulmuş kuralların bir çoğu proleterler için geçerli değildir.

‘’Eğer bir umut varsa proleterlerdedir.’’

     Proleterler kendi güçlerinin farkında değillerdir,isyan ederlerse muhakkak başarılı olurlar fakat günlerini basit rutin işlerle geçirmektedirler.Parti onları son derece pasif hale getirmiştir.Onlar için hazırlanan gazeteler,romanlar, şarkılar vardır.

     Baş kahramanımız Winston Smith doğruluk bakanlığında çalışan bir memurdur.Eski verileri silip, tarihi değiştirmekle görevlidir.

’’Hava borularının açıldığı dehlizlerde neler olduğunu tam olarak bilmiyordu,ama aşağı yukarı bir şeyler kestirebiliyordu. Times’ın herhangi bir sayısında gerekli görülen tüm düzenlemeler yeniden basılıyor ve asıl sayı yok edilip düzeltilmiş olan baskı arşivlere yerleştiriliyordu.Sürekli düzeltme işlemi,yalnızca gazetelere,kitaplara,dergilere,broşürlere,afişlere,filmlere,ses bantlarına,karikatürlere,fotoğraflara,en ufak bir ideolojik anlam taşıma olasılığı olan her türlü belge ve kitaba uygulanırdı.’’

     Hayatı bir gün antika eşyalar satan bir dükkandan bir defter alınca değişecektir.O günden sonra sormaya, sorgulamaya ve insanlara olanı biteni anlatabilmek için yazmaya başlayacaktır.Eserin en önemli noktalarından birisi de başka bir düşünceye kesinlikle yer verilmemesidir. Düşünce özgürlüğü yasaktır. Totaliter bir partinin yönettiği bu yerde halk  korku ve baskıyla sürekli kontrol altında tutulmaktadır. Bunu sağlayan en büyük araç ise tele ekranlardır. İnsanların ortadan kaldırılmasına yetecek tek bir mimik hareketini algılayabilecek kadar hassas bir alettir bu. Evde, işte, okulda, sokakta bile insanlar gözetlenmektedir.Yeni konuşta bulunmayan bir kelimenin bile kullanılması, düşünülmesi yasaktır. Bunların yanında ‘’düşünce polisi’’ de sürekli görev başındadır. İnsanların tutsak bir kültürde yaşaması için çalışılmaktadır.

’’Düşünce suçu’’

     Winston aşık olmanın da yasak olduğu bir ortamda Julia’ya aşık olacaktır. Tele ekran olmayan yerlerde buluşacaklar ta ki düşünce polisine yakalanana kadar. Antikacı dükkanında çalışan yaşlı adam düşünce polisidir.

   ‘’Partinin asıl amacı yalnızca, kadınlarla erkelerin arasında sonradan denetleyemeyeceği bağların oluşmasının önüne geçmek değildi. Asıl amacı ,cinsel ilişkiden zevki kaldırmaktı. Sevgi değil de , ister evlilikte olsun, ister evlilik dışı olsun, cinsellikti tehlikeli kabul edilen . Parti üyeleri arasındaki tüm evliliklerin bir komite tarafından onaylanması gerekiyordu. Çiftlerin birbirlerine fiziksel olarak bağlandıklarını fark ederse bu evliliği onaylamazdı. Evliliğin tek amacı partinin hizmetine verilecek çocuklar üretmekti.’’

     Sevgi bakanlığına götürülüp kendi benliklerini tamamen kaybedinceye kadar işkenceye maruz kalacaklardır. Her şey bittiğinde ikilinin yolları ayrılacak ve partinin gücüne, zaferlerine tekrar inanacaklardır. Geri de birbirlerine duydukları aşktan bile iz kalmayacaktır. Değişmek zorunda bırakılmışlardır.

PicsArt_03-08-06.16.21

     Kitapta nefret ettiğimiz, korktuğumuz şeylerin bizim sonumuz olacağından bahsedilmektedir. Winston’a 101 no’ lu odada günlerce dayak yedi, işkenceler gördü, saçları döküldü, o kadar kilo verdi ki kemikleri sayılacak hale geldi. Her şeye rağmen bu olanlara dayanmıştı. Fakat farelerle dolu bir kafesle yaklaştıklarında içgüdüsel olarak kendisini her şeyin üstünde tuttu o anda düşündüğü tek şey ondan kurtulmak oldu ve bunun için kendisine değil de aşık olduğu kadına ceza vermeleri için bağırmaya başladı.

   ‘’Yalnız acı kendi başına yeterli olmayabilir.Bazı durumlarda insan,ölümle sonuçlansa bile acıya katlanabilir.Ama herkesin karşı koyamayacağı, düşünmek bile istemeyeceği şeyler vardır.Böyle durumlarda korkaklık ya da cesaret söz konusu değildir.Yüksek bir yerden düşerken bir ipi yakalamaya çalışmak korkaklık değildir.Bunlar yok edilemeyecek basit içgüdülerdir.Aynı şey fareler içinde geçerlidir.Senin için onlara karşı koymak olanaksızdır.Onlar senin için istesen de direnç gösteremeyeceğin baskıdır.Sonunda senden istenileni yapacaksın.’’

     İnsanlar için ‘en kötü’ olan değişkenlik gösterir ve bu bazen çok basit bir şey bile olabilir sonucunu çıkarabiliriz. Winston ve Julia parti tarafından maruz kaldıkları bu muameleler sonucunda birbirlerine karşı duydukları sevgiyi, güveni bir kenara bırakıp partiye teslim oldular ve bunu ilk karşılaşmalarında birbirlerine itiraf ettiler.

   ‘’Kestane ağacının altında sen beni sattın, ben de seni.’’

     Kurguda hukuka aykırılıklar oldukça fazladır. İnsanların temel hakları ihlal edilmektedir. Örneğin kişilerin diğer insanların ulaşmasını istemedikleri bir özel alanları olmalıdır hayatlarında ya da bir başka kişiyi sevmek suç olarak kabul edilemez.

     Önemli bir distopya örneğidir. Distopya kötümser bir bakışla hayal edilen veya tasarlanan toplum düzenlerinin veya karanlık geleceklerin adıdır. Ütopyanın antitezi olarak  söylenebilir.Genellikle otoriter ve  totaliter gibi baskıcı , katı bir kontrol mekanizmasının hakim olduğu bir yönetimi kurgular. Ütopyaya göre daha fazla ilgi çekmekte.

     Günümüzde de insanlar kameralarla izlenmekte, diğer kişilerle olan konuşmaları dinlenip kayıt altına alınabilmektedir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte cep telefonlarından bile takibin,cep telefonlarının,bilgisayar ve televizyonların ön kameralarından insanların kötü niyetli kişiler tarafından izlenilmesi mümkün olmuştur.Kayıt altına alınan bu ses ve görüntü kayıtlarıyla insanlar suçlanabilmektedir.

 

Av. Şeyda BOY

KTÜ HF OKUMA GRUBU