Adalet-Oyunu-2-300x225          

Hukuk Arapça bir kelime olup “Hak” kelimesinin çoğuludur. Dilimizde ise her ne kadar eksiksiz bir tanımı yapılamasa da kabul gören tanıma göre hukuk, “Toplumsal ilişkileri düzenleyen ve uyulması devlet tarafından yaptırıma bağlanmış bulunan bir sosyal bilimdir. ”Sosyal bir bilim olmasından dolayı toplumun sosyal yapısına etki etmiştir. Toplumda bazı düşünce ve çağrışımlara sebebiyet vermiştir. Toplumda hukuk kültürünü oluşturmuştur. Hukuk kültürü: Bir toplumdaki insanların hukuk konusundaki sahip olduğu fikirler, değerler, davranışlar olarak tanımlanır. İnsanların hukuk konusundaki düşüncelerini, fikirlerini iki başlık altında toplamak mümkündür.

 

İlk düşünce adaletin olmadığını, adalet zengin ve güçlünün elinde olduğunu savunurlar. Yani adalet zenginin işine gelendir. Bu grubun düşüncelerini şu şekilde özetleyebiliriz:

Adalet güçlünün çıkarından başka bir şey değildir.(Thrasymachus)

İkinci düşünce ise adaletin var olduğunu, elinde sonunda adaletin sağlanacağı yönünde düşünce ileri sürmüşlerdir. Yani ilk başta adalet sağlanmamış gibi gözükse de olayın sonunda hakkın yerini bulacağını savunmuşlardır. Bu grubun düşüncelerini şu şekilde özetleyebiliriz:

Adalet topaldır, ağır ağır yürür, fakat gideceği yere er geç varır.(H.G.Mirabeau)

Şimdi bu düşüncelerin Türk sinemasına nasıl yansıdığını gelin beraber inceleyelim.

İncelemeye geçmeden önce filmden bahsetmek istiyorum. Sezgin (Erol Keskin) yıllarca adalet sistemine hizmet etmiş, dürüstlüğe ve hakkaniyete inanan bir ağır ceza hâkimidir. Fakat hayattaki biricik varlığı kızı Belgin’in öldürülmesi sonrası, sanık olarak yargılanan damadı İlker’in (Mustafa Uğurlu) beraatını karar verilmesi
emekli hakime ağır gelir. Hem mesleğine hem de ülkenin adalet sistemine olan inancını yitirir ve yaşadığı şehri terk ederek, bir sahil kasabasına inzivaya çekilir… 

 Sinemanın görevi toplumsal olayları kendi düşünceleri ile harmanlayarak topluma sunmaktır. Türk sineması ise ilk 1916 yıllarından itibaren olayları perdeye aktarmaya başlamıştır.

      Türk sinemasına hukuk olaylarının yansımasını 2011 yapım Adalet oyunları adlı sinema filminde inceleyelim. Filmi incelerken hukukta önemli yargılama süjelerini  inceleyeceğiz. Bunları şu şekilde sayabiliriz: Avukatlar, Mahkemeler, Yargıçlar, Savcılar, Kolluk kuvvetleri, yüksek yargı mensupları

 

 FİLMİMİZDEKİ AVUKAT

Adalet-Oyunu-Mustafa-UĞURLU-Tolga-EVREN-300x185

Ahmet Vefik Paşa Lehçe-Osmani adlı eserinde avukatı “dava vekilinin çenelisi” olarak tanımlar.

Peyami Safa

ise Eğitim-Gençlik-Üniversite isimli kitabında “avukat, kanun hilelerini kendisinden daha iyi bilen olmadığı” kişidir.

Açıklamalardan sonra filmimizdeki avukatı incelersek avukatı yukarıda aktardığımız iki gruptan ikincisinde incelemeliyiz çünkü avukat olayımızda sanığın 3.5 aydan beri evde tutsak kaldığını bildiği halde polise gitmeyip oradaki kurmaca mahkemeye karşı müvekkilini yani sanık rolündeki Olcay savunmayı seçiyor. Buradan şu çıkarımda bulunabiliriz: Eğer müvekkili suçlu ise cezasını çekmesi gerektiğini düşünüyor çünkü böyle bir düşüncede olmasaydı, ilk işi polisi arayıp Olcay adlı kişinin tutsak tutulduğunu ihbar etmek olurdu. Bunu yapmadığına göre avukatın gerçeğin ortaya çıkmasından yana olduğunu söyleyebiliriz. Âmâ bu avukatın hiç polise gitmeyeceği anlamına gelmez.

Avukatı söyledikleri sözleri irdelersek

Ceza davalarında yargılananlar genellikle fakirler oluyor.

Bu cümle ne yazık ki doğru çünkü ceza evlerimize bir göz attığımızda içerdeki kişilerin çoğunun fakir aileye mensup olduğu ortaya çıkıyor. Bunu fakir olanlar suçu çok işliyor diyemeyiz; çünkü suç ,şleme sadece ekonomik faktöre bağlı  bir etken değildir .Sosyal ,eğitim ,çevre, dış etmenler…vb sebeplere bağlıdır.

Geçinebilmek için özel hukuk davaları alıyorum.

Bu cümleden anlıyoruz ki ceza davaları o kadar fazla gelir getirmiyor. Çünkü filmimizde suçları genellikle fakir kesim insanların işlediği belirtiliyor.

 FİLMİMİZDEKİ HÂKİMLERfsfdf.jpg

En çok konuşan savcı olduğu halde davanın kontrolü hâkimdedir. Az konuşur, Gerçekleri anlamaya çalışır, gerçek suçluya ya da suçlu zannettiğine serttir, suç İşlemekte meşru nedenleri olduğunu anladığında şefkatli ve bazen yasalar karşısında Çaresizdir. Filmimizde  İlk önce hâkimler sezgin beyi yani mağdur durumunda olan kişiyi vazgeçirmek için rol icabı bir mahkeme kurmak istiyorlar. Fakat mahkeme başladıktan sona hâkimlerden biri eğer masumsa bunu avukatı ispatlasın diye tepki gösteriyor. Yani o kişide doğrunun ortaya istiyor. Onu da bu durumda yukarıda incelediğimiz iki gruptan ikinci gruba sokmamız mümkündür. Çünkü ikinci grup adaletin ortaya çıkmasını gerektiğini savunuyorlar ve eninde sonunda gerçeğin ortaya çıkacağını iddia ediyorlar. Âmâ ne olursa olsun burada hâkimlerin yaptıkları şeyler yanlıştır. Çünkü ne kadar verdiği kadar hukuk normlarına dayansa bile meşruluğunu tartışmamız gerekir. Buradaki kişiler gerçekte de savcı veya hâkim olsalar dahi yasaları uygulama salahiyeti o dava için onlarda olduğu söylenemez. Çünkü hâkimleri hâkim yapan şey devletten aldıkları yetkidir, kamu gücüdür.  

Filmimizde vurgulanan diğer bir şeyde hâkimler hiç hata yapmaz mı? Filmimizde hâkimlerinde hata yapabileceği vurgulanmıştır. Ve şu cümlede önemlidir. Mahkemelerin tarafsızlığından bahsetme bana midem bulanıyor. Bu cümleye karşı şu soruları sorabiliriz:

Mahkemeleriz, hâkimlerimiz bağımsız değil mi?

Hâkimlerimizin gözünde herkes eşit konumda değil mi?

Kadınlar ile erkekler aynı konumda tutuluyor mu?

FİLMİMİZDEKİ SAVCI

Savcı :Kamu adına ve yararına davalar açan, kamu haklarını ve hukuku yerine getirmek üzere mahkemeler katında suçları, sanıkları soruşturan, kamu adına adalet arayan kişidir

Savcının iddiayı okumakla yetinmesi gerekirken, izlediğimiz filmde ayağa kalktığı, sanıkla göz teması kurduğu, iddianameyi kişiselleştirdiği, görülür çünkü filmin başında ki savcı rolündeki kadın artık savcı rolünü terk edip mağdur durumundaki sezgin adlı kişinin avukatı rolüne bürünmüştür. İncelediğimiz filmde savcı rolündeki kadının önemli bir cümlesini belirtmek isterim

Ceza bir intikam aracı değildir.

Bu cümle ile bize şunları sorgulamamızı istiyor

Cezanın amacı nedir?

 Cezanın amacı suç işleyen kişileri toplumdan soyutlamak mı?

Suçluların ıslahını mı sağlamak?

Yâda toplumu anormal kişilerden korumak mı?

 FİLMİMİZDEKİ SANIK(DAVALI)

Suç şüphesi üzerine başlayan soruşturmanın, suçun ve suçlunun delilleriyle ortaya

Konulması halinde yargılama aşamasının (mahkemenin) başlaması ve genellikle

Kapsamlı bir soruşturma sonucu açılmış ceza yargılamasının sanık veya sanıkların

Cezalandırılması ile sonuçlanması beklenir. Filmimizde sanık durumundaki kişi kendi eşini öldürdüğü iddia edilmiş yargılanmış beraat etmiştir. Fakat sonuçtan memnun olmayan filmde hâkim rolündeki kızın babası kızını damadını öldürdüğünü düşünerek onu yakalayıp kendi yaptırdığı gizli bir bölme şeklinde hapishanede tutsak ediyor. Mağdurun babası rolünde ve aynı zamanda 30 yıl hakimlik yapmış sezgin karakterini arkadaşları ikna edip kendi aralarında bir mahkeme kuruyorlar şimdi sanığın mahkeme söylediği önemli sözler üzerinde duralım

Sizin adaletiniz katili bulmakta aciz kaldı. Burada yargılama yapmıyorsunuz günah keçisi arıyorsunuz.

Bu cümleden şu çıkarımları yapabiliriz :

Hukukumuz bazı durumlarda adaleti sağlamakta yani suçluları yakalamakta aciz mi kalıyor?

Geç gelen adalet adalet midir?

Yargılamanı amacı nedir?

Adaleti mi sağlamak yoksa günah keçisi mi bulmak?

 FİLMİMİZDEKİ MAĞDUR(DAVACI)Adalet-Oyunu-Erol-KESKİN1

Filmimizdeki davacı rolündeki kişi kızı öldürülen ve 30 hâkimlik yapıp emekli olmuş bir kişidir. Kızının katilinin bulunması için resmi yollardan her şeyi deneyip sonuç alamayınca kendi adaletini sağlamaya çalışan bir karakterdir. Kızını öldürdüğünü düşündüğü damadı beraat edince kendi adaletini sağlamak damadını yakalayıp kendi evinde hapis ediyor.Bu açıklamaları yaptıktan sonra filmde önemli cümleleri burada inceleyelim

İşlenen suçlar bizden uzak olursa hak adalet gibi büyük lafları severiz.

Bu cümleden anlaşılan kişilerin adaleti suçların kendisiyle ve bir yakınıyla alakalı olduğu zaman kişilerin adaleti sağlama yetilerini kaybettiğini filmde 30 yıllık hâkimlik yapmış bir kişi üzerinden gösteriliyor. Ne kadar hukukun içerisi olursanız olun adalet sağladığında siz zarar gördüyseniz ve bu sizin canınızı yakıyorsa bu durumda adalet, hak, hukuk gibi büyük söylemlerden vazgeçileceği kişinin kendi çıkarları doğrusunda hareket edeceği vurgulanıyor.

 FİLMİMİZDEKİ KOLLUK GÜÇLERİ(POLİS)

Filmimizde yer alan polis kendisinin görevi adaleti hukuku sağlamak olan bir kişi olmasına rağmen kendisinin adalet ve hukuka güvencesi olmadığını şu sözlerinden anlıyoruz

Biz adamları suç üstü yakalıyoruz adamlar mahkemeden ellerini kollarını sallaya sallaya çıkıyor  kanunlar yasalar hepsi göstermelik.

Bu cümlelerden hukukla az çok ilgisi olan bir kişi veya günde mi takip kişilerin son zamanlarda sıkça duyduğu sözlerdendir. Kolluk güçleri kişileri suçüstü yakalıyor fakat suçlular ellerini kollarını sallaya sallaya mahkemen çıkıp gidiyorlar. Bu düşünce filmimizde üzerinde durulmuş güzel noktalardan biridir.

Sonuç olarak

Yukarıda anlattıklarımızı toparlayacak olursak , toplumumuzun çoğunu adalete inancının olmadığını hatta görevi adaleti sağlamak olan yardı mensuplarının adalete  inancını olmaması işler acısı bir durumdur. İlk önce bu işlerin içinde olan kişilerin adalette ve yargıya inançları olması gerekir. Bu durumu bir örnekle açıklayalım. Pazarda satıcısınız elinizdeki malzemeyi satmanız gerekiyor ama siz malın asıl değilsiniz .Siz sadece o malı satmakta görevlendirilmişiniz . Alışverişe gelen herkese :”Benim malımın iyi çıkacağının garantisi yok yani bu malzemenin iyi olduğuna inanmıyorum .”demekle ben bir yargı mensubuyum ama adalete güvencem yok demekle arasında hiçbir fark yoktur

Filmimizde yıllarca adalet için savaşmış kişilerin dahi adalete olan güvensizliği güzel bir şekilde yansıtılmış. Bende film şu düşünceyi meydana getirdi:

Adalet ile hükmetmek veya adaletin sağlanması bizim yararımıza değilse yine de adalete güvenebilir miyiz?