1951 yapımlı Awaara, Raj Kapoor’un hem yönetmenliğini yaptığı hem başrolünü oynadığı Hint filmidir. “Awaara” çok sayıda film ve şarkıya esin kaynağı olmuştur. Bunlardan birisi de Avare filmidir. Avare filmi yapımcılığını Niko Polias’ın üstlendiği Semih Evin’in yönetmenliğini yaptığı, senaryosunu Semih Evin ve Enis Olcayto’ya ait olan 1964 yılında seyirciyle buluşan bir komedi filmidir. Film ‘’iyi ya da kötü insan olmanın ırsiyetle geçmesi’’ düşüncesini sorgulamaktadır.
Mithat Sedat (Kenan Pars) “iyi ya da kötü olmanın ırsiyetle geçtiğine” inanan hatta bunu bir tabiat kanunu olarak gören bir savcıdır. Evleneceği gün sevdiği kadının babasının suçlu olduğunu öğrendiğinde nişanlısını terk edecek kadar bu inanca sadıktır. Terk edilen kadın hamiledir. Oğlu Sedat’ı (Sadri Alışık) zor şartlarda doğurur. Annesi Sedat’ı babası gibi “büyük adam” olacağı vurgusuyla büyütmeye çalışır. Selma’nın doğum günü partisinden döndüğünde Sedat annesini hasta yatarken görünce fırından ekmek çalar. Fırıncı onu yakalar, polise götürür. Komiser, fırıncıya çocuğun topluma kazandırılması gerektiğini söyleyerek şikayetinden vazgeçirir. Sedat bu sırada nezarette yan kesici çocuklarla tanışır. Böylece para kazanmak için hırsızlık yapmaya başlar. Bu yüzden birçok kez hapse girip, çıkar. Sedat hırsızlığa çocukluk arkadaşı Selma(Ajda Pekkan) ile karşılaşıncaya kadar devam eder. Selma’ya aşık olur. Selma sevgilisinin hırsız olduğunu, Sedat’ı da çağırdığı resim sergisinde Kaya’dan (Erol Taş) öğrenir. Kısa bir süre ayrı kalan aşıklar barıştığında Sedat artık namusuyla para kazanan bir gençtir. Ancak Sedat’ın sabıkalı hırsız olduğunu öğrenen işverenler, Sedat’a iş vermemektedir. Çocukluğundan beri içinde olduğu çetenin reisi Kaya yapacakları banka soygununa katılması teklifiyle Sedat’a gelir. Ancak Sedat bu teklifi kabul etmez. Kaya Sedat’ı soyguna katılması için zorlar hatta bunun için Selma’yı kaçırtır. Sedat olay yerine gider, Kaya ve adamlarının soyguna yanlarında götürdükleri Selma’yı kurtarır. Bu sırada Kaya ve adamları polis baskınına uğrarlar. Kendilerini Sedat’ın ihbar ettiğini düşünen Kaya, kaçarak Sedat’ın evine gider. Annesinden Sedat’ın yerini öğrenmeye çalışır. Sedat’ın yerini öğrenemeyince kadının boğazını sıkmaya başlar, bu sırada Sedat eve gelir. Kaya ve Sedat kavga etmeye başlar. Kaya Sedat’a bıçak çeker. Boğuşma sırasında Sedat Kaya’yı bıçaklar ve Kaya ölür. Mahkemede Sedat’ın avukatlığını Selma üstlenmektedir. Savcı ise kimsenin Sedat’ın babası olduğunu bilmediği Mithat Sedat’tır. Mağdur avukatın talebiyle hakim duruşmayı erteler. Dosya yeni delillerin incelenmesi için savcılık makamına gönderilir. Dosyayı yeniden inceleyen Mithat Sedat olay yerinde bulunan kolyede kendisinin ve terk ettiği nişanlısının resmini görüp kadını ziyarete gider ve Sedat’ın kendi oğlu olduğunu öğrenir. İkinci duruşmada Avukat Selma ve Savcı Mithat’ın da etkisiyle Sanık Sedat beklenenden daha az ceza alır ve film Sedat’ın hapishaneden çıkması, ailesine sarılmasıyla son bulur.
Filmde sorgulanan “iyi ya da kötü olmanın ırsiyetle geçmesi” düşüncesi birçok sahnede desteklenmiştir. Düğünden önce Mithat’ın annesine sevdiği kadınla evlenmek istediğini açıklaması üzerine annesiyle arasında geçen diyalogda bu düşünceyi bir tabiat kanunu olarak görmesi, hukukçu kimliğinin verdiği kesinlikle kanun olarak bildiği savı uygulayarak sevdiği kadını düğün günü terk etmesi, arkadaşının kızı Selma’nın doğum gününde karşılaştığı babası olmayan Sedat’ı çocuk olduğu halde hem Selma hem de toplum için tehlikeli olduğunu ifade etmesi film boyunca bu düşünceyi beslemiştir.
İlk sahnelerde gördüğümüz annesinden serserinin anlamını öğrenen küçük Sedat bu tanımı unutmaz. Köpekle diyolog kurduğu zaman annesinin yaptığı serseri tanımı aklındadır. Sedat kendisini köpekle özdeşleştirir. Seyirci bu sahnede Sedat’ın umutsuzluğunun belirtilerini sezebilir. Sonra ki sahnede Sedat bir uçurum kenarındadır. Uçurum hayatının kırılma noktasında olduğunu temsil eder. Ya uçurumdan yuvarladığı taş gibi sürüklenecek ya da geriye dönüp mücadele edecek “namusuyla para kazanacak” tır.. Selma’nın da desteğiyle “namusuyla para kazanma” ya karar verir, bunun için mücadele eder. “Namusuyla para kazanma” metaforu Sedat’ı seyircinin gözünde aklamaya yetmiştir. Filmin belki de en güzel sahnesi Sedat köpek diyoloğudur. Unutulmaz bir Sadri Alışık tiradı böylece hafızalarda yer edinecektir. “ Sokak köpeklerine selam vermek adam olmaya çeyrek var demektir.” Sedat’ın ne kadar sevgi dolu, naif bir adam olduğunu bu cümle kanıtlar niteliktedir. Sedat bu cümlesiyle seyircinin sempatisini kazanmıştır.
Sedat ilk defa karşımıza ev geçimine katkı sağlayabilmek için arta kalan zamanlarında ayakkabı boyacılığı yapan, derslerinde başarılı bir çocuk olarak çıkar. Sedat çocukluk döneminde de erdemli bir kişiliğe sahiptir. Selma’ ya doğum günü hediyesi alırken “Bazen küçük bir çiçeğin pırlantadan daha değerli olacağını” bilir. Sedat bu düşüncesinden yıllar sonra da vazgeçmemiştir. Hırsızlık yaparken (cüzdan çalarken) bile Sedat’ın “Dünyada paradan daha kıymetli şeyler de vardır.” diyebilmesi bunun kanıtıdır. Sedat’ın hırsızlığa adım atması “bir lokma ekmek” bulma çabası sonucu ortaya çıkmıştır. Bütün uğraşmaların, dalaşmaların, kavgaların sebebi ekmek kavgasıdır. Yani suçun nedeni çaresizlik ve sefalettir. “Bir lokma ekmek”, “ ekmek kavgası” metaforlarıyla, toplumda kutsal sayılan varlığa vurgu yapılarak, yapılan hırsızlık meşrulaştırılmaya çalışılmıştır. Seyircinin yiyecek bir lokma ekmeği olmayan bir çocuğun hasta annesi için ekmek çalıp, bu yüzden yargılanmasının adil olup olmadığı konusunda düşünmesini sağlar. Nedenlerini, nasıllarını düşünmeden suçlu koltuğuna oturtulan insanların, hatta bazen çocukların görmezden gelinmesi, onların dışlanması; toplumda yeni suçluların oluşmasına neden olmakta mesajı verilmiştir. Filmde suçun nedenlerinden biri de toplumsal sorumsuzluktur, suçlu birey değil toplumdur. Filmin toplumda yarattığı etkiye bakacak olursak belirsizlikle karşı karşıya kalırız. Bu filmle birlikte toplumdaki gelir dengesizlikleri giderilmeye mi çalışılmıştır? Yoksa yapılan suç meşrulaştırılıp bu olay suç oranını arttırmış mıdır?
Selma zengin bir aileden gelen 20-25 yaşlarında genç bir avukattır. Mithat ise 40-45 yaşlarında deneyimli idealist bir savcıdır. Savcı cezalandıran otoriteyi yani devleti temsil eder. Bu yüzden Mithat karakterinin cinsiyeti erkektir ve sert bir üsluba sahiptir. Selma ve Mithat karakterleri filmin kadın- erkek mesleki yaklaşımı hakkında bilgi verir. Selma sevdiği adam için fedakarlık yapması beklenen, gerektiğinde aşkını mesleğinin önünde tutan kadın karakter boşluğunu doldurur. Selma idealist değildir. Sevdiği adam için mesleğinden vazgeçebilir. Hem de koşullar bunu gerektirmezken ancak seyircinin Selma’ya yüklediği sorumluluk vardır, tıpkı diğer kadın karakterlere yüklediği gibi. Türk sinemasında kadının yeri “fedakârlık” üzerine kurulmuştur. Selma da önce sevdiği adam için mesleğinden vazgeçen “fedakâr sevgili”; daha sonra kocası hapishanedeyken onu bekleyen “fedakâr eş”, bu sırada çocuğunu büyüten “fedakâr anne” rolleriyle buradaki yerini almış olur. Mithat ise ilk sahnelerde (gençlik yıllarında) inandığı ilkeleri her şeyin üzerinde tutan genç bir adam olarak karşımıza çıkar. Bunun uğrunda sevdiği genç kızı ebediyen hayatından çıkarır. Filmin akışında yıllar geçmesine rağmen Mithat’ın fikirlerinin değişmediğini görmekteyiz. Mithat’ın hayatının kırılma anı mahkeme sahnesinde gerçekleşir, bu sahneler aynı zamanda olayın çözümlendiği sahnelerdir. Mithat birinci duruşmada kendinden emin tavrını koruyarak, fikrini sonuna kadar savunan deneyimli bir savcı olarak karşımıza çıkar. Ancak ikinci duruşmada idealist savcının inandığı fikirler yerle bir olmuştur, oğlunu bunca yıl yalnız bıraktığı için vicdani yönden rahatsız, kendini suçlu hisseden bir baba rolüne bürünür. İnandığı, kanun olarak dile getirdiği düşüncenin yanlış olduğunu deneyimleyerek öğrenmiştir.
Genel olarak filmin olay akışının yönlendirilmesinde kadın karakterler pasif, erkek karakterler aktif rol oynamaktadır.
MAHKEME SAHNELERİ
Mahkeme Sahnesi 1:
Savcı: Karşınızda boynu bükük duran bu adam cemiyet için bir mikroptur. Masum duruşuyla hislerinizi gıcıklamak, merhametinizi celp etmek istiyor. Aldanmayın ona. Önce onun kişiliğini inceleyelim. Kim bu adam? Burası meçhul. Bu adam tevarüs kanununun müşahhas bir numunesi. Doğduğu gün suç işlemeye hazır olan bu adam defalarca adalet huzuruna çıkmış ve mahkûm olmuştur. Sabıka dosyası çeşitli suçlarla doludur. Toplum içinde bir parazit olarak yaşamış, başkalarının emeğini ve alın terini çalmıştır. Onun varlığı cemiyet için bir tehlikedir.
Hâkim: (Savunma avukatı Selma‟ya dönerek) Buyurun sizi dinliyorum!
Savunma Avukatı(Selma): Sayın savcı benim manevi babamdır. Kaderin cilvesi bizi burada karşı karşıya getiriyor. Bundan çok üzgünüm. Kendisinden feyz aldım. Bu mesleği sayesinde sevdim ama fikirlerine iştirak etmiyorum. Sayın savcı, meçhul babanın kötü kişi oluşunu peşinen kabul edip ithamlarda bulunuyorlar. Meçhul bir insanın iyiliğini ve kötülüğünü nasıl tayin ediyorlar. Müvekkilimin annesini tanırım. Melek gibi bir insandır. Babanın kötülükleri evlada geçiyor da annenin iyi huyları neden intikal etmiyor. İnsanları sakat fikirlerle mahkûm edemeyiz. Gaye ceza vermek değil adaletin tecelli etmesidir. Olayların nedenlerini bulmamız lazım. Sayın savcıdan özür dileyerek aksi bir faraziye koyabilirim. Müvekkilim iyi bir insandır. Hem de dünyadaki insanların en iyisidir. Çünkü annesi de iyidir. Bu faraziye doğru olabilir mi? Olamaz. Sayın savcı da bu neticeye varacaktır.
Mağdur Avukatı: Sayın başkan, bazı deliller tespit ettik, bu delillerin ışığı altında dosyanın yeniden tetkiki ile tahkikatın genişletilmesini talep ediyoruz.
Hâkim: (Üyelerle kulaktan kulağa müzakere ettikten sonra) Tahkikatın tamamlanması için dosyanın savcılık makamına iadesine ve duruşmanın 14 ağustos cumartesi günü saat dokuza bırakılmasına karar verildi.
Mahkemenin bir başkan, iki üyeden oluşan ceza mahkemesi olduğunu görmekteyiz. Elinde fotoğraf makinesi bulunan gazeteci davanın kamuoyunu ilgilendiren bir dava olduğunu kanıtlar. Yani verilen karar toplumun vicdanını da ilgilendirir. Bu sahnede Avukat Selma ve Savcı Mithat’ın çatışmalarına şahit olmaktayız. Seyirci bir tarafta sevgilisini müdafaa eden genç bir avukatı, bir tarafta da tevarüs kanunu neticesinde suçlu bulduğu sanığı cezalandırmaya çalışan savcıyı izlemektedir. Avukat Selma, Savcı Mithat’la yakınlıklarından, ona karşı duyduğu mesleki hayranlıktan bahsettikten sonra Savcı Mithat’ın kanun saydığı savın saçmalığından bahseder. Bu sahnede Avukat Selma sanığın suçsuzluğuna, asıl suçlunun toplum olduğuna vurgu yapar. Mahkemenin varlık amacını, hakimlerin görevini sorgulayacak raddeye gelir. Mahkemede yargılama kısmı görüldüğü üzere olay ya da suçun unsurları yerine Sedat’ın iyi ya da kötü bir insan olduğu üzerinedir. Hakimin kararında Sedat’ın iyi ya da kötü olması, olayın ya da suçun unsurlarından daha önemli bir rol oynamaktadır. Hakimin bu yönde karar vermesi beklenir.
Mahkeme Sahnesi 2:
Hâkim: (Mağdur avukatına) Buyurun sizi dinliyorum!
Mağdur avukatı: Müdafaa avukatına bir sualim var. Sanık ile avukatı arasında hissi bir bağ var mıdır acaba? Sorulmasını talep ediyorum.
Sanık Avukatı: Bu sorunun dava ile ilgisi yok, reddederim. Mağdur Avukatı: Cevap verin, seviyor musunuz onu?
Sanık Avukatı: Evet, seviyorum!
(Duruşmayı izleyenler bu sözler üzerine “aaaa…” tepkisi verir ve hafif bir uğultu dalgası devam ederken)
Mağdur Avukatı: Sayın müdafaa avukatının bu sözüne dikkat ediniz. Karşınızda hisleriyle hareket eden bir insan var. Mantığı yanıltan tek unsur hislerdir. Bu hisler altında hakikati görebilmelerinden şüphe ederim.
Sanık Avukatı: Sayın meslektaşım yanılıyorlar. Onu sevdim. Hala da seviyorum. Bu sevgi ikimize rehber oldu. Bu kutsal müessese niçin kurulmuştur. Sayın yargıçların görevi yalnız ceza dağıtmak mıdır? Ayağı kaymış insanlar uçuruma mı yuvarlansın? Onları kim kurtaracak? İyi insan olarak topluma kim iade edecek? Batağa düşen insan hiç gördünüz mü? Onun kurtulma çabalarını seyrettiniz mi? Müvekkilim kurtulmak için dünyanın en asil mücadelesini yaparken yanı başındaydım. Omuz omuzaydım. Bu mücadeleyi yapan insan kötü olamaz. Bulunduğu muhit onu bir batak gibi içine çekiyordu. Kurtulmak istedi, kurtulmak istedi. Bırakmadılar peşini. Namuslu insanlar arasına katılmak istedi. Tekmelediler yılmadı, uğraştı, çırpındı, kötü olmayacağım dedi, bırakmadılar. Nihayet anasını dövdüler, canına kast ettiler. Ölmemek için öldürdü. Nefsini müdafaa etti.
Sanık Sedat: Yeter! Yetsin bitsin artık bu işkence. Savcının hakkı var. Ben kötü insanım. Hırsız, serseri, katilim ben, öldürün beni, kurtarın cemiyetinizi. Bana işkence etmeyin. Bitsin artık bu ızdırap. Siz beni bugün mahkûm edeceksiniz. Ama ne olduğumu, insanlar arasında ne işe yaradığımı düşünmeye başladığım gün mahkûm ettim ben kendimi. Yalnız bir an dinleyin beni. Kendim için değil peşimden gelmekte olan binlerce insan için konuşuyorum. Kurtarın onları. Binlerce çocuk uçuruma doğru gidiyor. Kurtarın onları. Hamallık eden peşinizden bir lokma ekmek için koşan size uşaklık eden kul köle olan o garip yavrulara bakın. Ama iğrenmeden küçümsemeden onlara yardım elinizi uzatın. O yavrular bir gün kötü olurlarsa sebebi sizlersiniz. Çocukluğumda bir el uzatanım olsaydı bugün ben burada bulunmazdım. Babam olsaydı desteksiz kalmazdım. Ama yine de babamı suçlamıyorum. Dünyaya gelişimi ona borçluyum. Bu yönden müteşekkirim. Allah affetsin onu. (yerine oturduktan sonra) Yalvarırım bitsin artık bu acı!
Sanık Avukatı: Sayın yargıçlar dinleyin beni. Ağlayarak yalvarıyorum. Şefkatinize sığınıyorum. Burada kanunu tatbik için bulunuyoruz. Hiçbirimizin tanımak istemediği bir kanun daha var. Sokakların kanunu. Kaldırımlarda yaşamanın zorluklarını biliyor musunuz? Bir çocuk orada neler yapar? Nasıl yaşar? Hiç düşündünüz mü? Akranları oyun oynarken ekmek parası için çırpınan çocuğu bekleyen tehlikeleri biliyor musunuz? O zavallılara yardım ediyor musunuz? Bugün suçlu olarak karşınız aldığınız bu insanı buraya hangi şartlar getirdi? Bütün suç onda mı? Daha doğmadan, gözleri ışığı görmeden onu terk eden babayı düşünmüyoruz. Asıl suç onun babasındadır. Sayın yargıçlar merhametinize sığınıyorum. Acıyın ona vereceğiniz karar iyilik için savaşanların zaferi olacaktır. Cemiyet kaybolmuş bir evladını kazanacak.
Hâkim: (Etkilenmiş bir halde) Söz iddianın!
Savcı: Sayın Yargıçlar, senelerden beri ceza isteyen sesimden başka ses duymayan bu kubbe bugün ağlayan bir babanın hıçkırıklarını dinleyecek. O meçhul baba benim. (İzleyiciler şaşkınlık tepkisi verirler, uğultular yükselir) Sanık da oğlumdur.
Sanık Sedat: (Şaşkınlıkla ayağa kalkar, izleyicilerin kendi aralarındaki konuşmalarından kaynaklanan uğultular devam ederken) Baba!
Hâkim: (İzleyicilere) Susun! Susun! (Savcıya dönerek) Devam edin!
Savcı: Sayın Hâkimler, suçlu mevkiinde oğlum değil benim bulunmam gerekir. Çünkü asıl suçlu asıl katil benim. Evladımın suçlu olarak karşınıza gelmesine ben sebep oldum. Annesini bir hiç yüzünden evimden kovmuştum. Daha henüz evlenmemiştim. Ama karım hamileydi. Bütün hayatımca inandığım şeylerin burada yıkıldığını görüyorum. Hiç suç işlememiş iyi bir insan evladı da bir gün suç işleyebilirmiş. Tıpkı anası babası çok kötü de olsa birçok insanın iyi olabileceği gibi. Batıl yanlış fikirlerle ömrümü geçirmişim. İrsiyetten çok yetişme şartları ve çevre insanın karakterini ortaya çıkarıyor. Cemiyette suçlu insanlar varsa onların sebebi bizleriz. Kimsesiz, başıboş̧, fakir, parasız, kimsesiz bırakıyoruz onları. Evladımın katili benim. Evladımın katili benim. Sayın yargıçlar, bir hukuk adamı değilim artık ben. Kalbi ağlayan bir baba olarak yalvarıyorum. İyi bir insan kazanmak için bir fırsat verin bize.
Hâkim: Gerek görgü şahitlerinin ifadelerinden, gerekse mahkeme safahatından elde edinilen kanaate göre, sanığın katle değil, ölüme sebebiyet verdiği anlaşılmıştır. Suçunu ilgilendiren TCK‟nın…
(Müzik girer, sanığın beklenenden daha az ceza aldığı izlenimi verilir.)
Selma’nın sanıkla olan ilişkisinin gündeme getirilmesiyle Selma işine aşkını karıştırmakla itham edilir. Böylece Sanık Avukatı Selma’ya olan güven artar. Çünkü Selma inandığı şeyi, sevgisini savunur, gerekirse bunun için yalvarır. Görevini şevkle yapar, bunun için gönüllüdür. Mağdur Avukatı sert üslubu, hırsıyla, kendinden emin tavrıyla ve erkek oluşuyla Selma’nın karşısında güçlü bir rakip profili çizmektedir. Zira davayı kazanabilmek için bel altı vurarak, sanık avukatının özel hayatıyla ilgili bilgileri mahkemede açığa çıkarmaktan çekinmez. Buna rağmen seyirci Mağdur Avukatına Selma kadar güven vermez. Selma sevgilisini, inandığı şeyi savunan gönüllü bir kamu görevlisidir. Mağdur Avukatı ise sadece görevini yapan hırslı bir avukattır. Sedat’ın konuşması da toplumun sorumluluğunu yerine getirmesi üzerinedir. Suçun nedenleri sanığın babasızlığı ve toplumsal sorumsuzluk olarak gösterilmiştir. Filmdeki hakim profili gerektiğinde yer yer ara giren, otoritesini hissettiren bir güçtür. Sedat’ın iyi biri olduğuna inan hakim sanığa en az cezayı veren, hümanist yaklaşımı benimseyen karakterdir. Filmdeki adalet anlayışı her bireyin bulunduğu koşullara göre değerlendirilmesi gerektiğidir. Böylece Sedat en az cezayı alır ve film mutlu görüntüler eşliğinde sona erer. Toplumun vicdanı susturulmuş, adalet yerini bulmuştur.