İnsan, yapacağı seçimlerle kaderini değiştirebilir mi? Potansiyel suçlular suç işlemeden önce tespit edilebilir mi? Tespit edilebileceği varsayımında henüz suç işlememiş birisini cezalandırabilir miyiz? İnsanların suç işleme, günah işleme gibi özgürlükleri var mıdır ya da bunları özgürlük olarak nitelendirebilir miyiz? Peki bu sorulara herkesin üzerinde uzlaşacağı net cevaplar bulabilir miyiz? Elbette hayır! Bu soruların net bir cevabı olmadığı gibi bizler de bu sorulara cevap arayan ilk insanlar değiliz.
Yönetmenliğini Oscar’lı yönetmen Steven Spielberg’ün yaptığı Philip K. Dick’in yazdığı kısa romandan esinlenilerek beyazperdeye aktarılan, bilim kurgu türünün başarılı örneklerinden olan Azınlık Raporu (Minority Report) da film içerisinde bu soruları soruyor. 2002 yapımı filmde olaylar 2054 yılında, Washington DC’de geçer. Yüksek suç oranlarıyla başa çıkabilmek için Adalet Bakanlığı tarafından “Suç Öncesi(Pre-Crime)” adı verilen bir sistem geliştirilmiştir. Dedektif John Anderton (Tom Cruise), psişik güçlere sahip, Precog olarak adlandırılan biri kadın üç mutant kahinin ve bazı özel teknolojik cihazların yardımıyla cinayetleri daha işlenmeden önce fark edip potansiyel suçluları yakalayan, duruşma yapmadan anında cezalandıran sistemin şefidir. Kahinler suç işleyecek kişileri önceden tespit edip isimleri Anderton’un şefliğini yaptığı özel polis birimine gönderiyorlar. Polisler de kişiyi daha suç işlemeden tutukluyor. Tutuklanalar ise “Muhafaza Salonu” adı verilen bir yerde ömür boyu bilinçleri dondurulmuş bir şekilde bir kapsülün içine konularak cezalarını çekiyorlar.(Precoglar, suçluları önceden görebilmeleri için sürekli uyuşturucu verilerek su altında tutuluyor.)
Sistem mükemmel işlemektedir ve şehirde suç oranları da azalmıştır. Ta ki Precoglar, Anderton’un otuz altı saat içinde hiç tanımadığı birisini öldüreceği kehanetinde bulunana kadar. Birisini öldürebileceğine inanmayan Anderton, masumiyetini kanıtlamak için kaçmaya başlar. Bu kaçış esnasında tüm benliğiyle inandığı sistemin karanlık yönleriyle tanışır. Sistem sanıldığı kadar mükemmel değildir; kehanette bulunan üç medyumun her zaman aynı şeyleri görmeyebileceğini fark eder. Bu üç medyumdan birisi diğer ikisiyle uyuşmayan şeyler görerek bir azınlık raporu oluşturabilmektedir. Bu durum, tespit edilen muhtemel suçlular için bir seçme şansının olabileceği ve buna bağlı olarak suç işlemeyebilecekleri anlamına gelmektedir. Bu noktada karşımıza “kader” ve “seçim yapabilmek” kavramları çıkıyor. Potansiyel suçluların yapacakları seçimlerle kaderlerini değiştirebilme imkanı varken suç işlemedikleri halde cezalandıran bir adalet sistemi ne kadar adil olabilir?
Filmde anlatılanların olağanüstü olduğunu düşünebilirsiniz ama unutmamalısınız ki filmlerde kullanılan hayal ürünü birçok teknoloji bilimsel çalışmalara öncülük etmektedir. Spielberg, filmin yapım aşamasında birçok bilim insanı ve teknoloji üreticileriyle çalışmıştır. Bu insanlar filmin mantıksal bir temele oturması için 2054 yılının nasıl olacağına dair çalışmalarda bulunmuştur. Nitekim 2002 yapımı olan filmde kullanılan bazı teknolojiler o zaman için sadece bir hayalden ibaretken günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak yine de suçluları önceden tespit eden kahinlerin pek gerçekçi gelmediğini kabul etmeliyim. Peki ya “Genetik Bilimi” suçluları önceden tespit edebilir mi?
Duke Üniversitesi’nin 1970’lerin başından bu yana yürüttüğü bir çalışma ile bir bireyin suç işleme ihtimalinin çocukluk döneminde yapılan beyin sağlığı testlerinden anlaşılabileceği ortaya konuldu. Henüz üç yaşındayken beyin sağlığının yeterince iyi olmadığı tespit edilen çocukların, büyüdüklerinde suça karışma ihtimalinin çok daha fazla olduğu görüldü. 38 yıllık çalışma ile birlikte, geleceğin muhtemel suçlularını belirlemenin mümkün olduğunu gösteriyor. Bunun “hastalıklı” bir çalışma olduğunu, böyle bir belirlemenin mümkün olmadığını düşünenler olduğu kadar bu çalışmayı oldukça heyecan verici bulanlar da var. Suç işlemeyi etkileyen faktörler genetik faktörlerden ibaret değildir. Kişinin yaşadığı sosyal çevre, ekonomik durumu, tanıştığı insanlar gibi binlerce çevresel faktör vardır.
Sonuç olarak bir kişinin gelecekte bir suçu kesin olarak işleyeceğinin belirlenmesi şu an için mümkün görünmese de gelecekte bunun mümkün olmayacağını da kesin olarak söyleyemiyoruz. Ancak yine de eğer birinin suç işleyeceğini kesin olarak belirleme imkanımız olsaydı bile henüz suç işlememiş birinin cezalandırılması doğru olmazdı. İnsanın yapacaklarını belirleyen tek şey kader ya da genetik değildir. İnsan seçim yapabilen, kararlar alan bir varlıktır ve çoğu zaman hayatımız bu kararlarımızın bir sonucudur. Teşebbüs aşamasına dahi gelmemiş bir fiili cezalandırmak ceza hukukunun temel ilkeleriyle de bağdaşmayacaktır.
KAYNAKÇA:
- Pınar Kutluay, Azınlık Raporu: Şeffaf Bir Geleceğin Öyküsü
- Nihan BOYAR, Sinemada Fütürist Yaklaşım: Minority Report Filminin İncelenmesi
- Dünya Halleri Sitesi, Potansiyel Suçlular henüz Üç Yaşında Tespit Edilebiliyor https://www.dunyahalleri.com/potansiyel-suclular-3-yasinda-tespit-edilebiliyor/
- Tuna Başaran, Soğuk Savaş Sonrası Bilim Kurgu Sinemasında Distopik Sistemler ve Kontrol Mekanizmaları