Kaynak: http://www.shortlist.com
Rituals: How Great Minds Make Time, Find Inspiration, And Get To Work (Ritüeller: Harika Zihinler Zamanlarını Nasıl Geçirirler, Onlardan İlham Al ve Çalışmaya Başla) isimli yeni kitabında Mason Curry, 161 önemli ismin ve bunların çalışmaya başlamadan önce yaptıkları 161 farklı yöntemi listeler. Bunların birkaçını okuduğunuzda şaşırabilirsiniz bile.
Şimdi, tamamen kitaptan aldığımız 10 edebi kişiliği inceleyelim ve hayranı olduğunuz bazı kitapların nasıl hazırlandığına hayret edin.
Jane Austen
Austen, diğer kadınların uyandığı saatten daha erken kalkar ve piyano çalar. Saat 09.00’da evdeki en önemli görevi olan, kahvaltıyı hazırlar. Kahvaltıdan sonra yazı yazmak için oturma odasına geçer. Oturma odasında yazarken, annesi ve kardeşi sıklıkla Austen’ın yanında sessizce örgü örer. Eğer evlerine misafir gelirse, yazı kağıtlarını saklar ve örgü partisine katılır. Günün en önemli öğünü olan akşam yemeği saat 15.00-16.00 arasında yenilir. Yemekten sonra sohbet, kart oyunları ve çay faslı başlar. Akşamları ise sesli olarak romanlardan bölümler okunur ve Austen yazdığı yazıları ailesine okur.
Victor Hugo
Hugo, her sabah penceresinin önündeki küçük masada oturup yazı yazar.
Yakınlardaki bir kaleden atılan günlük top atışıyla şafak vakti uyanır. Guernsey’de dokuz kapı aşağıya taşıdığı metresi Juliette Drouet’ten bir demlik taze çekilmiş kahve ve sabah mektubu alır. Mektuptaki tutkulu kelimeleri okuduktan sonra iki çiğ yumurta içer ve saat 11.00’e kadar yazar.
Mark Twain
Onun rutini basittir. Twain, sağlam bir kahvaltının ardından çalışma odasına geçer ve 5 sularındaki akşam yemeğine kadar orada kalır. Öğle yemeğini atladığı için ve ailesi onun çalışmasını bölmeye cesaret edemediği için Twain’e ihtiyaç duyduklarında zili çalıp onu yanlarına çağırırlar. Twain ara vermeksizin saatlerce çalışabilir. “Sıcak günlerde” diye bir arkadaşına yazdı. “Açık alanda çalışmaya dalmışım, kağıtlarım uçmasın diye üzerlerine tuğla koydum ve fırtınanın ortasında yazdım ve üzerinde sadece kıyafet yaptığımız keten vardı.”
Stephen King
King, kendi doğum günü ve tatil günleri de dahil olmak üzere yılın her gününde yazar. Günlük iki bin kelime olan yazma kotasını doldurmadan neredeyse hiçbir zaman yazmayı bırakmaz. Sabahları çalışmaya 8 ile 8.30 arasında başlar. Bazı günlerde yazması saat 11.30’dan daha önce bitse de sıklıkla 13.30’da hedefine ulaşır. Günün kalan saatlerinde kestirir, kitap okur, ailesine vakit ayırır ve televizyondaki Red Socks maçlarını seyreder.
Franz Kafka
Kafka, Prag’ta herkesin çalışmayı arzuladığı İş Kazası Sigorta Enstitüsü’nde tek vardiya usulüyle 1908 yılında çalışmaya başladı.
Herkesin uykuda olduğu gece geç saatlerde ancak konsantrasyonunu verip yazabildiği sıkışık bir apartmanda ailesiyle birlikte yaşardı. Kafka’nın 1912 yılında Felice Bauter’e yazdığı mektupta: “Zaman az, gücüm sınırlı, ofisim korkunç; eğer hoş, dürüst bir yaşam mümkün değilse, o zaman ince manevralarla kıpırdanmaya çalışmak gerekir” Aynı mektupta Kafka günlük rutinini de açıklamaktadır: …” 10.30’da (fakat sıklıkla 11.30’ta) yazmaya oturuyorum, gece 1,2,3’e kadar gücüme, isteğime ve şansa bağlı olarak yazıyorum. Bir keresinde sabah 6’ya kadar yazdım.”
Leo Tolstoy
“Her gün hiç aksatmadan yazmak zorundayım. Yazılarımı başarılı olmak için değil, rutinden çıkmamak için yazmak zorundayım.” Bu ifade, Tolstoy 1860’lı yılların ortalarında, Savaş ve Barış’ı yazmaya derinlemesine odaklanmışken yaptığı az sayıdaki günlük girişlerinden birinde yer almaktadır.
Oğlu Sergei’ye göre Tolstoy yazarken kendisini izole ederdi. Hiç kimsenin çalışırken odasına girmesine izin vermezdi ve bitişik odaların kapılarını, çalışması kesintiye uğramaması için kilitlerdi.
Charles Dickens
İlk olarak mutlak sessizliğe ihtiyaç duyardı; Evlerinden birinde gürültüyü engellemek için ekstra bir kapı yaptırmıştı.
Çalışma masası bir pencerenin önünde olurdu ve masanın üzerinde yazı malzemeleri – kaz tüyü kalemleri ve mavi mürekkep – birkaç süs eşyası, küçük bir taze çiçek vazosu , büyük bir kağıt bıçağı, üzerinde tavşanla kaplı yaldızlı bir yaprak ve iki bronz heykel olurdu. Masanın üzerindeki eşyalarını belli bir düzende dizerdi.
George Orwell
Booklovers ‘Corner (yarı zamanlı olarak asistanlık yaptığı sırada Londra’da bir ikinci el kitapçısı) postası, otuz bir yaşındaki bekar biri için ideal olduğunu kanıtladı. Saat 7: 00’de uyanan Orwell, kitapçıyı 8.45’te açmaya gider ve bir saat boyunca orada kalır. Ardından saat 14.00’e kadar boş vakti olur sonra kitapçıya geri döner ve 18.30’a kadar orada çalışır. Bu rutin Orwell’e günde 4.30 saat yazma imkanı verdi ve günün en verimli saatlerinde yazmasını sağladı.
Haruki Murakami
Roman yazdığı zaman, Murakami saat 04.00’da uyanır ve 5 ile 6 saat arasında kesintisiz çalışır. Öğleden sonraları koşar veya yüzer (ya da her ikisini de birlikte yapar.), günlük işlerini yapar, okur, müzik dinler; saat 21.00’de uyur.” Bu programı hiç değiştirmeden her gün uyuyorum” dedi 2004 yılındaki The Paris Review ‘de. “Tekrarlama benim için çok önemli bir hal alıyor. Bu bir tür hipnotizmadır. Düşüncelerimin derinliklerine erişebilmek için kendimi hipnotize ediyorum.
Murakami, 2008 tarihli bir röportajda, kendi hazırlamış olduğu bu programın bir dezavantajının sosyal yaşantılarının çoğuna izin vermemesi olduğunu itiraf etti.
Simone De Beauvoir
Her ne kadar Beauvoir’un işi her şeyden önce geliyor olsa da günlük rutini, 1929’dan 1980’de ölümüne kadar süren Jean-Paul Sartre ile olan ilişkisi etrafında döner. Genellikle Beauvoir sabahları kendi başına çalışır, öğle yemeği için Sartre’a katılır ve öğleden sonraları Sartre’ın evinde birlikte sessizce çalışırlar. Akşamları Sartre’ın programında olan siyasi veya sosyal etkinliklere veya filmlere giderler ya da Beauvoir’un evindeki radyo dinleyip. Scotch içerler.
Yazan: Mason Curry
Çeviren: Ömer Mert Zihni