Kaynak: rigthsinfo
Bu yakalanmış efsane görüntüleri ile insan hakları ile ilgili yapılmış haberleri ele alıp manşetlerin arkasında yatan gerçekleri ortaya çıkaracağız.
Birinci Efsaneye göre;
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yargıçları seçilmemiş ve düşük seviyedeki yargıçlardan oluşuyor.
Gerçekte olan ise;
Yanlış. AİHM yargıçlarının seçilmiş olması için yasal olarak belirli niteliklerde tutulmaları gerekiyor ve onların her biri İngiltere’yi de içeren tüm üye devletlerin temsilcilerinin bulunduğu Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından seçilmiş yargıçlar.
İkinci Efsaneye göre;
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi suçlular ve parazitler için bir ayrıcalıktır. “Özel ve Aile Hayatına Saygı” başlıklı 8. Madde suçlulara İngiltere’de kalma olanağı sağlar ve bu nedenle adaletin alay konusudur .
Gerçekte olan ise;
Doğru değil. İnsan haklarına talepte bulunanların çoğu suçlu değil. 2000 yılının Ekim ayında sunulmasından bu yana AİHS altında yapılan 28 Uyumsuzluk Bildirimi’nden sadece 11’i suçu kanıtlanmış kişiler veya teröristler.
Bu 11 davadan ikisi uluslararası polis veritabanından yakalanan hayatını mahkumiyetle geçirmiş ve bu mahkumiyeti isteyen insanlar hakkında idi.
Diğer insan hakları konulu davalar çocukları cinsel istismardan ve yaşlı insanların yaşamlarını, sağlıklarını ve iyi halde olmalarını riskli hale getiren bakım evlerinden korumaya yönelik.
Üçüncü efsaneye göre;
The Daily Mail İngiltere’nin her 4 insan hakları davasından 3’ünü kaybettiğini bildirdi. The Sun ise bu sayının 5’te 3 olduğunu ileri sürdü.
Gerçekte olan ise;
Bu istatiksel bir saçmalık. Aslında İngiltere AİHM’de kendisine karşı getirilen her 100 iddiadan yaklaşık birini kaybeder. Her yıl İngiltere’ye karşı getirilen ve 1500 – 2000 arasında değişen iddialardan ise İngiltere 10’unu kaybeder
Dördüncü efsaneye göre;
2013 Ekim ayında bazıları yasal olarak eğitimli bile olmayan Salzburg Adalet Divanı hakimleri ortalama 22 bin poundu her birinin sayısı 200’den fazla vatan haini, dolandırıcı ve tecavüzcülere tazminat olarak dağıttı.
Gerçekte olan ise;
Bu sayı son derece saptırılmış. Davaların çoğu suçlular tarafından getirilmiyor. Ve 1998 yılından bu yana mahkeme tarafından verilen tazminat 1700 pound yani iddia edilen ödemenin yarısından daha az . Paranın geri kalanı ise yasal masraflar için saklanıyor.
Beşinci efsaneye göre;
1995 yılında 15 yaşındaki Learco Chindamo okul müdürü Philip Lawrence’ı okulun dışında bıçakladı. Ömür boyu hapse mahkum edildikten sonra Göçmenlik Mahkemesi onu sınır dışı edip İtalya’ya geri vermeyi kabul etmedi. Çünkü İtalyanca konuşamıyordu ve İngiltere’de özel ve aile yaşamın gizliliği hakkına sahipti.
Gerçekte olan ise;
Mahkemenin bu kararı insan hakları altında değil, AB Hukuku altında verildi. AB Hukuku insan hakları hukukundan bağımsız olarak var olmuştur. AB serbest dolaşım kanunu bir üye devletin vatandaşlarının başka bir üye devletin sınır dışı etmesini önleyebilir. Mahkeme Chindamo’nun insan haklarından özel ve aile yaşamının gizliliğinden bahsetti ama bu onların kararının temeli değildi.
Altıncı efsaneye göre;
Londra’da tutuklanan bir adam Taliban üyeliğine dayanarak sığınma talep etti. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi geçerli yasalar altında aşırı uç görüşteki terör örgütlerine üye olsa bile herhangi biri sığınma talep edebilir.
Gerçekte olan ise;
Sığınma talep etme hakkı AİHS tarafından kontrol altına alınmamıştır. Bu hak 1951 Mülteci Sözleşmesi’nde geçmiştir. Ve Mülteci Sözleşmesi barışa karşı suçları, savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçları işleyen insanlara bunu uygulamaz.
Yedinci efsaneye göre;
2006’da Derbyshire polisi iki kaçak katilin fotoğraflarını yayınlamayı reddetti çünkü bu onların gizlilik haklarına müdahale idi.
Gerçekte olan ise;
Bu kararın insan haklarıyla hiçbir ilgisi yok. Polis başlangıçta suçları kanıtlanmış olan katillerin fotoğraflarını yayınlamadı çünkü adamların Derbyshir’da olmadıklarını düşünüyorlardı. Ve bu sebepten ötürü onların yüzünü göstermenin bir anlamı yoktu.
Sekizinci efsaneye göre;
AİHM Graham Buck ve 66 kişinin katili Ian McLoughin hakkında müebbet hapis cezası vermek üzere olan hakimi durdurdu ve İngiltere’nin müebbet hapis cezalarını uygulamada kullanmasına izin vermeyecek.
Gerçekte olan ise;
İngiliz hakimler “müebbet emirleri” ni hala uygulayabiliyor. 2014’ün Şubat ayında İngiltere ve Galler Temyiz Mahkemesi hakimlerin müebbet hapis cezasını verebileceklerini açıkladı. 2015 Şubat’ta ise AİHM bunu kabul etti.
Dokuzuncu efsaneye göre;
AİHM hakimleri uluslararası hukuk kurallarının çatıştığı zamanlarda İngiliz örf ve adetine göre karar veriyorlar.
Gerçekte olan ise;
İnsan hakları geleneksel İngiliz değerlerini fazlasıyla yansıtır. AİHS büyük ölçüde İngiliz avukatlar tarafından hazırlanan bir anlaşma. Onlar yüzyıllar boyunca ortak hukukun (Anglo-Sakson) parçası olan ve 800 yıl önceki Magna Carta’ya dayanan değerleri temel aldılar. Daha sonra, İngiltere Parlamentosu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni kendi hukukumuza yönelik kutsal olarak kabul etmiştir.
Onuncu efsaneye göre;
Anthony Rice tecavüz suçundan müebbet hapis aldı ancak özgür bırakıldı. 9 ay sonra Naomi Bryant’ı öldürdü. Denetimli Serbestlik Başmüffetişi’nin raporuna göre bu cinayet AİHS’nin yanlış uygulandığını gösterdi. Rice’ın avukatları onun salıverilmesini sağlamak amacıyla kamuoyunun zarar görme riski yerine onun insan haklarına yoğunlaştılar.
Gerçekte olan ise;
Anthony Rice onun insan hakları hakkındaki endişelerinden salıverilmedi ama yetkililer bu süreci yüzüne gözüne bulaştırdılar.
Öldürmeye ilişkin rapora göre Rice’ın salıverilmesi yetkililerden kaynaklanan hatalardan dolayı bir hak olarak gözüktü.
Örnek olarak Rice’ın geçmiş suçlarındaki anahtar bilgi – bu 3 yaşındaki bir bireye tecavüzü de içermekte- tahliyr kuruluna verilmedi. Denetimli Serbestlik Başmüfettişi Rice’ın onun insan haklarına saygı duyulması nedeniyle serbest bırakılmasının söylenmesi çok büyük bir çarpıtmadır.
On Birinci efsaneye göre;
Daily Mail AİHS’nin seri katil Dennis Nilsen’ın hücresinde sert ponografik dergilere bakmasının davayı kazanmasına izin verdiğini belirtti. O, başarılı bir şekilde yumuşak porno dergilere bakmasına izin verilmesinin insan hakları ihlali olduğunu mevcut kurallarla savundu.
Gerçekte olan ise;
Neredeyse tamamen yanlış. Dennis Nilsen’ın davası tam bir duruşma olmadan mahkemeden atıldı. Dennis hakimi hapishanenin onun insan haklarını ihlal etmesinin tartışılacak bir dava olduğu konusunda bile ikna edemedi.
On İkinci efsaneye göre;
Medya, Avrupa Birliği’nin insan hakları hakkındaki kararlarını sık sık ayıplar. The Sun bunu çokça yapar. Adli Sicil Bürosu kontrollerine ilişkin bir karardan sonra Avrupa Birliği onun gibi (bir suçlu) saldırganların çocuklarınızı kurban etmesine izin verdi.
Birkaç hafta sonra orada AB hakimlerinin müebbetin insanlık dışı olduğunu söyledikleri ‘şeytanlar için zafer’ vardı. Ayrıca gazete bizi “HEUman Rights” olarak tanıttı çünkü AB İnsan Hakları Yasaları 745 yabancı hükümlüyü sınır dışı ediliyorken durdurdu.
Gerçekte olan ise;
AİHS bizim insan haklarımızın kaynağıdır. Avrupa Birliği’nin bir parçası değildir. O insan haklarını korumayı amaçlayan uluslararası bir antlaşmadır. Antlaşma 1998 AİHS sebebiyle İngiltere hukukunda etkilidir.
Temyiz Mahkemesi tarafından verilen Adli Sicil Bürosu hakkındaki karar kendi İngiliz ve Galler mahkememiz olup Avrupa ile bir ilişiği yoktur.
On Üçüncü efsaneye göre;
2006 yılında şüpheli araba hırsızı kaçmaya çalışırken polis tarafından bir çatıda kuşatıldı. Polis onunla pazarlık yapmaya yeltendiğinde o tuğlaları ve fayansları onlara ve oradan geçenlere attı. 20 saatlik bekleyiş sırasında polis adama onun insan hakları sebebiyle sigara ve kızarmış tavuk verdi.
Gerçekte olan ise;
Doğru değil. Polis ekibi hırsızın çatıdan inmesini teşvik etmek için olağan pazarlık taktiklerini kullandığını doğruladı. Polisten kaçmaya çalışırken polis tarafından beslenmek ya da fast food gibi bir insan hakkı yoktur.
On Dördüncü efsaneye göre;
2011 Eylül ayında İçişleri Bakanı Theresa May Muhafazakar Parti Konferansında “yasa dışı göçmenlerin sınır dışı edilmemelerinin –ve uyduruyor değilim- sebebinin evcil kedileri olduğunu söyledi.
Gerçekte olan ise;
Doğru değil. Onun (yasa dışı bir göçmen) Maya isimli bir kedisi vardı ama kedi onun İngiltere’de kalmasına izin verilmesinin sebebi değildi. Adamın kalmasına izin verildi çünkü İçişleri Bakanlığı İngiltere’deki yerleşik insanların evli olmayan eşleri ile ilgili rehberlik işlemlerini uygulamada başarısız oldu.
Çeviren: Eda Nur ÇELİK