100 sene öncesine kadar İngiltere, günümüzdeki profiline hiç de uymayan “eş satma” geleneğine sahipti. Erkek,karısının boynuna ya da ellerine ip bağlar veyerel pazara götürürdü. Mutsuz evlilikler böyle nihayete ererdi.

17. yüzyılda başladığı tahmin edilen ve genellikle orta sınıf ailelerde görülen bu geleneğin, boşanmanın masraflı ve karmaşık olmasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir.. 1857 yılında yürürlüğe giren Matrimonial Causes Act’ den önce boşanmak masraflı ve karmaşıktı. Boşanmanın gerçekleşmesi için parlamentodan  özel kanun çıkarılması gerekiyordu ve bu oldukça pahalıydı. Hukukçu ve tarihçi James Bryce 1901’de güncel olarak “eş satma” geleneğinin devam ettiğini yazmaktadır ve satılan kadının şikayetiyle kayıtlara geçmiş olan son eş satışı da 1913’te gerçekleşmiştir. 1932 yılında 100 yıl önceki sayısını tıpkıbasım yayınlayan The Times gazetesindeki habere göre karısını açık artırmayla satan erkek halka şöyle hitap ediyordu:

“Centilmenler! Karım Williamson başka adıyla May Thompson ‘u mezada( açık artırmaya) çıkardım. En yüksek fiyatı teklif edene vereceğim… Her şeyi açık söylüyorum. Hiçbir şey gizlemiyorum. Bu karı koynumda beslediğim bir yılandır. Onu evimi idare etsin, rahat edeyim diye aldım. Halbuki başıma belâ oldu. Evimin rahatı bozuldu. Geceleri hücumuna, gündüzleri şeytanlıklarına tahammülüm kalmadı. ( Halk arasında yüksek sesle gülüşmeler)’

‘Tanrım bizleri müziç kadınlardan, oynak dullardan muhafaza buyur.’ dediğim zaman candan dua ettiğime emin olunuz. (Halk arasında gülüşmeler)

Bu gibi kadınlardan kudurmuş köpeklerden, kükreyen arslanlardan, dolu tabancadan, koleradan, Etna yanardağından, herhangi bir felaketten sakınır gibi sakınınız.

İşte size karımın fena ve korkunç cihetlerini açıkça anlattım.

Şimdi iyi hasletlerinin parlak cihetlerini de söyleyeyim: Roman okumasını, inek sağmasını bilir. İstediği anda güler, istediği anda ağlar. Susadımı koca bardak Ales birasını dibine kadar boşaltır.

 Karımı gördükçe şairin şu beyti aklıma gelir:

‘Tanrım kadına gülmek ve ağlamak ve böylece insanları iğfal etmek hasletini ihsan etmiştir.”

Karım tereyağı yapmasını, hizmetçiyi takdir etmesini ve elbiselerini yıkımasını da bilir.

Whisky, Gin ve Rhum yapamazsa da bunların iyisini fenasından tecrübe ile pek güzel tefrik eder.

Bütün meziyetleri ve noksanları ile karımı 50 Şilinge satıyorum.”[1]

DQmNd56yQxcyCvM7BEqwAGxSg9X8HoBQtxLnQKYQnwyn6pn_1680x8400

Wade Mansell ve Belinde Meteyard[2]’ a göre bu geleneğin devam etmesindeki asıl faktör ekonomik sebepler değil, satışın yasal bağlayıcılığa sahip olduğu düşüncesinin varlığıdır. (Kanunlarda bir temeli olmamasına rağmen) Bazı erkekler kadının sorumluluğundan kurtuluşunu garantiye almak için satışı yazılı şekilde yapardı.

Devlet yetkilileri bu geleneğe kimi zaman müdahale ederdi fakat çoğu zaman ise göz kırpardı. 1819 yılında bir yargıç, satışa engel olmak istemiş fakat kalabalık tarafından taşlanmış ve oradan hızla uzaklaşmak zorunda kalmıştı. Aynı yargıç daha sonra bu geleneği engellemeye hakkı olmadığına inandığını söylemiştir. Fakirlerin kaldığı halkevlerinin yetkilileri de, erkekleri yardım almak yerine eşlerini satmaları için zorlarlardı.

Eş satışları karşılıklı rıza ile de olurdu. 18. yüzyılda kadınların direndiğine dair hiçbir kayıt yokken 19. yüzyılda ilk şikayetler kayda geçmiştir. Belirtmek gerekir ki satılmak için ısrar eden kadın dahi vardı. Bazen satın alan kişi kadının aşığı olabildiği gibi bu satışın $1 gibi göstermelik parayla yapıldığı da olmuştur.

Araştırmacılara göre bu gelenek sadece orta sınıf ailelerde değil zengin sayılabilecek ailelerde de uygulanıyordu. Karısını sattığını parlamentoya kayıt ettiren ve daha sonra parlamenter olan dahi vardı.

Yine James Bryce’ın yazdıklarına göre ilk kadın satışı 1302 ‘de “karısını tapusuyla beraber başka birine bağışlayan” adam tarafından gerçekleştirilmiştir.

 

[1] Osman Nuri Erin, Türk Maarif Tarihi

[2] https://en.wikipedia.org/wiki/Wife_selling_(English_custom)