Kaynak: www.nasa.gov
Uzay olaylarının en yakın ve dramatik tezahürü olan artan ve azalan kutup ışıkları tarih öncesi çağlardan bu yana insanlar tarafından hayranlıkla karşılanmıştır. Bu muhteşem ışık patlamaları mitolojik yaratıkların ortaya çıkmasına; folklorun gelişmesine; tarih, din ve sanatın etkilenmesine neden oldu.

Kutup ışığından bahsettiği bilinen en eski eser milattan önce 2600 yılında Çin’de yazılmıştır. “Fu- Pao, Sarı İmparatorluk Shuan-Yuan’ın annesi Bei-Dou takımyıldızına ait Su yıldızı etrafında hareket eden güçlü bir yıldırım görmüş ve bu ışık tüm bölgeyi aydınlatmıştır.” Binlerce yıl sonra, M.S. 1570 yılında, bulutlar üstünde kutup ışığı çıkaran mum tasviri çizilmiştir.
M.S. 1619 yılında Galileo Galilei kutup ışıklarından sonra oluşan Romalıların sabah tanrıçası kuzey ışıklarını keşfetti. Gördüğü şeyin güneş ışığının atmosferdeki yansıması olduğu yanılgısına düştü.

Henry Cavendish 1790 yılında kutup ışıkları ile ilgili nicel gözlemler yapmıştır. Kutup ışıklarının yaklaşık olarak 100-130 km yükseklikte (Dünyanın yaklaşık 60 mil yüksekliğinde) yarattığı ışığı ölçümleyebilmek için nirengi olarak bilinen teknolojiyi kullanmıştır. Norveçli fizikçi Kristian Birkeland 1902-03 yıllarında, kutup ışıklarına atmosferin üzerinde bulunan akışkan gazların sebep olduğunu öne süren “terrella deneyi”ni sonlandırmıştır. Günümüzün neon ışıklarının işlevi de tam olarak budur.
Kutup Işıkları Hakkında Modern Sanat ve İnanış
2001 yılında Maida Withers kutup ışığından esinlenerek, uluslararası oyuncuların oynadığı modern dans parçasını yönetti (Soldaki resim). “Kutup ışığının dansı, gece boyunca dans, müzik ve görsel sunuş, güneşten dünyaya çığır açan şiirsel yolculuk, Kuzey ve Güney Işıkları olarak da bilinen kutup ve Antarktik gökyüzünün mistik aydınlatıcılarıdırlar.
Kutup ışıkları ve onun ruh dünyasıyla ilişkisi hakkında çok farklı inanışlar hala bulunmaktadır.
Çeviren: Halit Karamahmutoğlu