Kaynak: www.npr.org
Enron firması 1990’ların sonları boyunca dünya çapında, ülkenin en yenilikçi firması olarak kabul görüyordu. Enerji santralleri ve gaz hatları kurmaya devam eden şirket bunlardan ziyade sıra dışı ticari işletmeleriyle tanınıyordu. Vadeli elektrik ve gaz alım-satımının yanı sıra, değişik emtialardan oluşan bir pazar yaratmıştı. Örneğin, reklamcıların yayın zamanları, vadeli hava durumu sözleşmeleri ve internet bant genişlikleri.
Enron’un çöküşü 90’ların “dot-com krizi” için mükemmel bir hikâyedir. Enerji sektöründe köklü kaynaklara sahip olan şirket, eski ekonomik istikrarı sayesinde sağlam bir üne kavuşmuştur. Diğer enerji şirketlerinin aksine Enron itici gücünü interneti kullanarak oluşturmuştur. Bu gücün üzerine, basından aldığı destekle de Wall Street’te güçlü bir konuma sahip olmuş ve hisselerinde astronomik artışlar gerçekleşmiştir. Şirket bu süreçte 70 milyar dolar kazanç elde etmiş ve hisseleri de 90 dolar gibi bir bedelle satılmaya başlamıştır.
Her şey geçen 2001 yılının Ekim ayında şirketin gelirini yanlış beyan ettiği ve öz sermayesinin bilançoda yazılan değerden birkaç milyar dolar daha az olduğu öğrenildikten sonra değişti. Ayrıca, kurulan paravan şirketler aracılığıyla Enron’un borç ve kayıplarının da gizlendiği ortaya çıkmıştır. Şirketin mali kayıtlarını denetleyen Arthur Andersen’in de bu konuda ihmalinin olduğu görülmüştür. Öte yandan, soruşturmayı yürütenler ise denetçi firmanın tarihteki en büyük dolandırıcılık olaylarından birinin gerçekleştirilmesinde suç ortağı olduğunu söylemişlerdir.
2 Aralık 2001 tarihinde Enron şirketi iflas etmiş, binlerce insan işsiz kalmış ve binlerce yatırımcı da milyarlarca dolarını kaybetmiştir. Ayrıca Enron’un hisseleri de düşük değerli hisseler seviyesine inmiştir.
2002 yılının Ocak ayı boyunca şirket hakkında daha farklı gerçekler de ortaya çıkmıştır: parçalanmış dökümanlar, üst düzey devlet yetkililerinden yardım isteyen Enron yöneticileri hakkında söylentiler, şirket yetkililerinin hisse senedi piyasasından kazanılan milyonlarca doları cebe atarken bile muhasebe usulsüzlüklerini görmezden gelmeleri konusundaki iddialar ortaya çıkmıştır. Ülkenin yedinci büyük şirketinin aniden çöküşü yalnızca iş dünyasında değil siyaset ve politikada da etkili olacağı anlaşılmıştır çünkü Enron firması ve yetkilileri son on yılda ABD siyasi kampanyalarına en fazla bağışta bulunanlar arasında yer alıyordu.
Eleştirmenler Enron’un bu çöküşünde enerji ticaretinin serbestleştirilmesinin olduğunu savunuyorlardı. Şirketin yönetim kurulu başkanı Kenneth Lay’in kapalı kapılar ardında ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in enerji politikaları iş grubuna davet edildiği, bunun yanı sıra Enron yöneticilerinin, özellikle Lay, Başkan Bush’da dâhil ABD yönetimiyle oldukça samimi oldukları ortaya çıkmıştır.
İki federal kuruluş ve on Kongre Komitesi Enron’un batışı ile ilgili soruşturma yürütüyordu. Bazı gözlemciler davanın hapis cezası ile sonuçlanacağını öngörüyor, diğerleri ise en azından muhasebe ve enerji alanlarında yeni düzenlemelerin gelmesi gerektiğini savunuyorlardı.
Şirketin çöküşüyle ilgili tüm ayrıntılar aylardır bilinmese de, yıllarca sürecek çalışmaların netlik kazanamayacağı düşünülse de Enron’un çöküşünün Amerikan iş dünyasının en büyük felaketlerinden biri olacağı tahmin edilmektedir.
Çeviren: Halit Karamahmutoğlu